18 bin âlem nerede geçiyor ?

Sensal

Global Mod
Global Mod
18 Bin Âlem Nerede Geçiyor? Gerçekten Bildiğimiz Gibi mi?

Arkadaşlar, uzun zamandır kafamı kurcalayan bir mesele var: “18 bin âlem” ifadesi. Çocukluktan beri bu söz, dini sohbetlerden halk arasında yapılan muhabbetlere kadar her yerde duyduğumuz, neredeyse kutsal bir ezber haline gelmiş. Ama şunu soruyorum: Bu tabir gerçekten kutsal metinlerde var mı, yoksa zamanla dilimize yerleşmiş, ama kaynağı belirsiz bir kültürel kalıp mı?

Birçoğunuz belki şimdiden "Ne var bunda, mecazdır" diyeceksiniz. Ama ben bu forumda sadece yüzeysel cevaplarla yetinmek istemiyorum. Hem metinlere dayalı hem de kültürel analizle, bu kavramı ciddi şekilde masaya yatırmak istiyorum. Çünkü farkındayım ki, mesele sadece “nerede geçiyor” değil; bu tabirin taşıdığı anlam yükü, düşünce biçimimizi şekillendiriyor.

---

1. Kaynak Krizi: 18 Bin Âlem’in Aslı Astarı Var mı?

Araştırdığınızda göreceksiniz ki Kur’an-ı Kerim’de, hadislerde veya sahih kaynaklarda “18 bin âlem” gibi net bir sayı açıkça geçmiyor. Kur’an’da “Âlemlerin Rabbi” ifadesi var, evet. Ama bu âlemlerin sayısı belirtilmiyor.

Peki bu sayı nereden çıkıyor?

- Bazı Osmanlı dönemine ait tasavvufi eserlerde, özellikle Mevlânâ ve benzeri mutasavvıfların sözlerinde bu sayı zikrediliyor.

- Halk arasında ise bu ifade, evrenin sınırsızlığını, Allah’ın yaratma kudretinin büyüklüğünü anlatmak için kullanılmaya başlanmış.

Ama işte sorun burada: Kaynak olarak sahih dayanak yok. Bu durumda biz neden hâlâ “18 bin” gibi kesin bir rakamı sanki ilahi bir emir gibi tekrarlıyoruz?

---

2. Sayının Psikolojisi: 18 Bin Neden Bu Kadar Etkili?

İnsan zihni büyük sayıları sever. “Bin” kelimesi bile devasa bir büyüklüğü çağrıştırırken, “18 bin” ifadesi hem akılda kalıcı hem de etkileyici bir ritme sahip. İşin psikolojisi şu: Sayı net olunca, insanlar konuyu sorgulamadan kabullenmeye daha yatkın oluyor.

Erkek bakış açısıyla meseleye bakarsak:

- Erkekler genelde stratejik ve mantık odaklı yaklaşır. “Eğer sayının kaynağı yoksa, neden kullanıyoruz?” diye sorgular.

- Somut veri ve belge arar, rakamın doğru olup olmadığını netleştirmeye çalışır.

Kadın bakış açısıyla meseleye bakarsak:

- Kadınlar daha empatik ve kültürel bağlamı dikkate alan bir yaklaşım sergiler. “Bu ifade yüzyıllardır halkın dilinde; anlamını kaybetmesin” der.

- Duygusal ve manevi etkisini, toplumsal birlik hissini öne çıkarır.

Bu iki yaklaşım çatışmak yerine birleşirse, ortaya hem doğru bilgiye dayalı hem de anlamını koruyan bir tutum çıkabilir. Ama gelin görün ki forumlarda genelde ya tamamen “yok öyle bir şey” diyenler ya da “sorgulamak bile saygısızlık” diyenler var. Orta yol bulmak zor.

---

3. Sayılar ve Dinin İmaj Sorunu

Sayılar, dini söylemlerde dikkatli kullanılmazsa, dinin ciddiyetine gölge düşürür. Düşünün: Genç bir nesil internette araştırma yapıyor, “18 bin âlem” ifadesini inceliyor, ama sahih kaynak bulamıyor. Sonra “Demek ki bu da uydurma, belki diğer şeyler de öyledir” diye genel bir şüphecilik geliştiriyor.

Bu durum stratejik bir hata değil mi?

- Stratejik bakış: Dinî bilgiyi savunmak istiyorsak, uydurma veya zayıf dayanaklı ifadeleri ayıklamalı, yerine sağlam referansları koymalıyız.

- Empatik bakış: İnsanların manevi bağlarını bir kalemde koparmadan, kültürel mirası incitmeden düzeltme yapmalıyız.

Peki biz ne yapıyoruz? Çoğunlukla ya sessiz kalıyoruz ya da ezberleri tekrarlıyoruz.

---

4. Provokatif Sorular: Tartışmayı Alevlendirecek Maddeler

1. “18 bin âlem” ifadesinin kaynağı yoksa, bunu hâlâ kullanmak bilinçli bir yanlış yönlendirme sayılır mı?

2. Bir dini gelenek, halk inançlarıyla harmanlandığında ne kadar süre sonra sorgulanamaz hale gelir?

3. Sayıların kutsallaştırılması, dini daha mı anlaşılır kılar yoksa daha mı dogmatik hale getirir?

4. Erkeklerin “kanıt odaklı” yaklaşımı mı, kadınların “bağlam odaklı” yaklaşımı mı bu tür tartışmalarda daha yapıcı olur?

5. Eğer “18 bin” yerine “sınırsız âlem” desek, manevi etki azalır mı?

---

5. Sonuç: Ezberin Konforu mu, Hakikatin Rahatsızlığı mı?

Bu forumda bu konuyu açmamın sebebi, kimseye “yanlış biliyorsun” demek değil. Aksine, hepimizin bildiğini sandığı bazı kavramların altını eşelemek. Çünkü eğer dinî konularda gerçek kaynaklarla hareket etmezsek, hem inananlar hem de şüpheciler için güvenilirlik sorunu doğar.

Unutmayalım: Hakikat, çoğu zaman rahatsız edicidir. Ezberler konforludur ama bizi ilerletmez. Erkeklerin stratejik aklıyla, kadınların empatik derinliğini birleştirerek bu tür konuları tartışabilirsek, hem kültürümüzü hem inancımızı daha sağlam temellere oturtabiliriz.

Şimdi soruyorum: Sizce “18 bin âlem” tabiri, korunması gereken manevi bir miras mı, yoksa düzeltilmesi gereken bir yanlış mı?

---

İstersen sana bu yazının sonuna, forum tartışmalarında kullanabileceğin ek argüman listesi de çıkarabilirim. Böylece hem savunan hem eleştiren tarafın güçlü noktalarını hazırlamış olursun.