Tolstoy Anarşist Mi ?

Cile

Global Mod
Global Mod
Tolstoy Anarşist Mi?

Giriş

Lev Tolstoy, Rus edebiyatının en büyük yazarlarından biri olarak tanınırken, aynı zamanda derin bir felsefi ve politik düşünürdür. Anarşizm ile ilişkilendirilen Tolstoy'un düşünceleri, sadece edebi eserlerinde değil, aynı zamanda onun hayatını şekillendiren toplumsal ve ahlaki değerler üzerine yaptığı derin düşüncelerde de belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Peki, Tolstoy gerçekten anarşist miydi? Bu soru, onun hayatını, eserlerini ve dünya görüşünü anlamak için önemli bir kapı aralamaktadır.

Tolstoy ve Anarşizm Kavramı

Anarşizm, devletin ve merkezi otoritenin reddedildiği bir ideolojidir. Anarşist düşünürler, toplumun kendi kendini düzenlemesi gerektiğini savunurlar. Bu bağlamda, Tolstoy’un görüşlerinin anarşizmle kesişip kesişmediğini belirlemek için, onun bireysel özgürlük, devletin meşruiyeti ve ahlaki değerler hakkında söylediklerine odaklanmak gerekir. Tolstoy, özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru, geleneksel dini inançlardan ve toplumsal yapılardan giderek uzaklaşmış, bireyin vicdanına dayalı bir yaşam anlayışını benimsemiştir.

Tolstoy, herhangi bir dış otoriteye, özellikle de devlete, karşı olan ve insanların ahlaki sorumluluklarına dayalı bir toplum düzeni savunusu yapmıştır. Bu bakımdan, onun düşünceleri bir anlamda anarşist bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Ancak, Tolstoy’un anarşizm anlayışı, özellikle batılı anarşist hareketlerden biraz farklıdır. O, anarşizmi şiddet kullanımı veya devlete karşı açık bir devrim olarak değil, bireylerin gönüllü olarak devletin egemenliğinden kurtulması olarak görmüştür.

Tolstoy’un Anarşizm ile İlgili Görüşleri

Tolstoy’un anarşist düşüncelerinin en belirgin örneklerinden biri, onun “şiddetsiz direniş” anlayışıdır. Bu fikir, hem Hristiyanlık hem de anarşizmle birleştirilmiş bir kavramdır. Tolstoy, insanın manevi olarak özgürleşmesini savunmuş ve buna ulaşmanın yolunun şiddetten kaçınmak, insanlara zarar vermemek olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, Tolstoy’un anarşizmi, şiddet içermeyen bir toplumsal değişim arayışıdır.

Tolstoy, aynı zamanda devletin ve merkezi otoritenin sadece baskı uyguladığını ve insanların özgürlüğünü kısıtladığını savunmuştur. Özellikle “Hükümet, Çocuklar ve Askerlik” adlı eserinde, devletin savaşlar, vergi toplama ve toplumun diğer baskı unsurlarıyla insanları sömürdüğünü ve insanlık onuruna aykırı davrandığını ifade etmiştir. Onun görüşlerine göre, toplumun düzeni, insanların vicdanlarına ve içsel ahlaki sorumluluklarına dayanmalıdır.

Tolstoy’un Hristiyanlık ile İlişkisi ve Anarşizm

Tolstoy’un düşüncelerinde Hristiyanlık, anarşizmle iç içe geçmiştir. Tolstoy, Hristiyanlıkla ilgili geleneksel inançları reddederek, İncil’in özündeki öğretilerin, bireylerin toplum içinde nasıl bir yaşam sürmesi gerektiği konusunda doğrudan bir rehber sunduğunu savunmuştur. Onun temel fikri, İncil’deki “komşunu sev” öğüdüdür. Bu öğreti, şiddetsizliği, barışı ve sevgi temelli bir toplumu savunur. Tolstoy, devletin şiddeti ve hiyerarşisiyle çelişen bu öğretilerin, aslında bir anarşist perspektifi içerdiğini iddia etmiştir.

Tolstoy’un düşüncesinde, bireysel özgürlük ve vicdanın ön planda olduğu bir toplum düzeni yer almaktadır. O, insanları devletin otoritesine karşı çıkmaya ve kendi vicdanlarına göre yaşamaya çağırmış, toplumsal normların, devletin dayatmalarının ve dini kurumların insan özgürlüğüne zarar verdiğini savunmuştur. Hristiyan anarşizminin savunucusu olarak, Tolstoy, insanları doğal bir ahlaka sahip olmaya ve kendi içsel doğrusunu takip etmeye teşvik etmiştir.

Tolstoy’un Şiddet ve Devlet Karşıtı Duruşu

Tolstoy, şiddeti her koşulda reddetmiş ve özellikle savaşlara karşı çıkmıştır. Onun görüşlerine göre, devletin varlık nedeni şiddet ve baskıdan başka bir şey değildir. Dolayısıyla, devletin meşru bir varlık nedeni yoktur. Tolstoy, bireylerin kendi içsel ahlaki sorumluluklarını yerine getirerek, devletin meşruiyetini sorgulamaları gerektiğini savunmuştur. Anarşist düşüncenin temel taşlarından biri olan "devletin gereksizliği" fikri, Tolstoy'un düşüncesinin merkezine yerleşmiştir.

Onun şiddetsiz direniş anlayışı, Gandhi'nin benimsediği şiddetsiz direniş hareketine ilham kaynağı olmuştur. Tolstoy’un şiddet karşıtlığı, aynı zamanda onun anarşizme olan yakınlığını da gösterir. Tolstoy’a göre, bir insanın hayatına müdahale etmek, onun özgürlüğünü kısıtlamak, devlete ya da otoriteye dayalı tüm uygulamalar ahlaka aykırıdır.

Tolstoy’un Toplumsal Değişim Anlayışı

Tolstoy, toplumsal değişimin ancak bireysel dönüşümle mümkün olabileceğini savunmuştur. O, devletin ve toplumsal yapının değişmesini beklemek yerine, her bireyin kendi vicdanına göre yaşamasını, ahlaki sorumluluklarını yerine getirmesini önermiştir. Bireysel ahlak anlayışı ve şiddet karşıtlığı, Tolstoy’un toplumsal değişime dair anarşist bakış açısını oluşturur.

Tolstoy, insanları gönüllü olarak toplumsal normlardan ve devletin egemenliğinden uzak durmaya çağırmış, bireylerin kendi içsel ahlaki anlayışlarına göre yaşamaları gerektiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte, Tolstoy’un bu toplumsal değişim görüşü, herhangi bir zorlayıcı eylem veya devrim çağrısı yapmaz; daha ziyade bireysel bir dönüşüm ve özgürleşme sürecini teşvik eder.

Sonuç

Tolstoy, pek çok açıdan anarşist düşünceleri savunmuş bir düşünürdür. Ancak onun anarşizmi, şiddetsizliği, vicdanı ve gönüllü özgürlüğü temel alır. Batı’daki klasik anarşist akımlardan farklı olarak, Tolstoy’un anarşizmi, devlete karşı bir şiddet eylemi değil, bireysel ve toplumsal ahlakın yeniden inşası için bir çağrıdır. Tolstoy’un anarşizm anlayışı, onun Hristiyanlık anlayışıyla iç içe geçmiş bir öğretiye dayanır. Toplumların yapısal dönüşümünün, bireysel içsel dönüşümle mümkün olduğunu savunur ve devletin, şiddetin her türlüsünü reddeder. Bu nedenle, Tolstoy’un düşünceleri, sadece edebi değil, aynı zamanda derin bir felsefi ve politik önem taşır.